flütist esra Üye
Mesaj Sayısı : 32 Yaş : 32 Nerden : Karabük Rep : <div class="js-kit-rating" view="score"path="" title="" permalink=""></div><script src="http://js-kit.com/ratings.js"></script> Kayıt tarihi : 21/08/08
Başarı Puanı: (0/0) Seviye: (0/0) Güçlülük: (0/0)
| Konu: BESTECİLER BESTECİLERİ ELEŞTİRİYOR Perş. Ağus. 21, 2008 5:04 pm | |
| Geçen yüzyılın büyük kemancısı Joseph Joachim yüzeydeki romantizminden kurtarmak için bol bol Bach dinlemesini öğütlermiş Liszt'e Bir Bach konserinden sonra Liszt'in <Bu müzik bence yalnız iskelet...> demesi üzerine öfkeyle bağırmış meslekdaşına: <Olabilir, ama bence etten ve yağdan çok daha iyi...>
Geçen Yüzyılın büyük piyanist ve bestecisi Franz Liszt çağdaşı Johannes Brahms'ın tek bir eserini yorumlamamıştı yaşamı boyu. Ve nedenini şöyle açıklamıştı bir gün: < Brahms'ın müziği bana Prusya Başbakanı Bismarck'ı anımsatır daima.Fantezi, zerafet ve duygusal güzellikten yoksun katı mı katı bir müziktir bu.... Bence yalnız Bismarck böyle eserler yazabilirdi. Eninde sonunda müzik herhalde politika ve ordu güdümünden başka şeydir değil mi?>
Beethoven'ın anlam verilmesi güç duygularından biri de İtalyan bestecisi Luigi Cherubini'ye karşı saygı ve hayranlğıdır. 1760'da Floransa kentinde doğup yaşamının büyük bir bölümünü Fransa 'da geçiren, uzun süre Paris Konservatuarı müdürlüğü yapan, her yeniliğe karşı olmasıyla tanınan bu burnu havada besteci 1805 yılındaki Viyana gezisinde Beethoven'la tanışmış, daha sonra da Alman dehası için şöyle demişti: < Eserlerini her dinleyişimde aksırığım tutuyor.> Cherubini radyo, televizyon, plak çağında, başka bir deyişle günümüzde yaşasaydı büyük olasılıkla aksırıktan ölen ilk insan olarak geçecekti tıp tarihine...
Babacan görünüşü, güler yüzüne karşın sözüü sakınmayan, iğnelerini acımadan batıran bestecilerden biride Johannes Brahms'dı. Anton Rubinstein'ın <Neron> adlı operasını seyrettikten sonra şöyle demişti Hamburg'lu besteci <Bu operanın müziği Neron'un karakterini gerçekten başarıyla yansıtmış.Tek kelimeyle iğrenç....>
Yakın arkadaşı besteci Bernhard Scholz son eserlerinden birinin partisyonunu verip yargısını diler Brahms'dan. Brahms eseri gözden geçirdikten sonra sabırsızlıkla kararını bekleyen Scholz'a <Sevgili dostum, der, bu güzel nota kağıtlarını nereden buluyorsun Tarı Aşkına?>
Erik Satie adını dıymuşsunuzdur. Yüzyılımızın başında yaşamış en ilginç müzikçilerden biriydi... Akademik Öğrenimden, temelli müzik bilgisinden yoksun olmasına karşılık sürekli yenilik ve değişiklik arayan, <Les Six-Altılar> grubunu düşün ve öğretileriyle etkileyen sanatçıydı Satie. Ve Claude Debussy'nin de yakın arkadaşıydı. Bebussy'nin <Deniz> adlı üç bölümlük orkestra eserinde ilk bölüm biliyorsunuz <Güneşin doğuşundan öğleye dek deniz üzerinde> başlığını taşır. Ünlü izlenimci besteci bir konserde <Deniz> i dinleyen Satie'ye ne düşündüğünü sorunca şu cevabı alır. <Çok hoşuma gitti Claude, çok hoşuma gitti..... Hele öğleye doğru saat onbir buçuk yöresindeki küçük bölüme bayıldım...>
Claude Debussy ise Norveçli Grieg 'in eserleri için ne düşündüğünü soranlara şöyle demişti: < İçleri Karla dolu karamelalar.>
Richard Strauss dehası ve esini yanında Bavyeralılara özgü mizah yeteneği ile de tanınmış, bu yeteneğini çağdaşı olan bazı meslektaşları için bol bol kullanmıştır. Örneğin Hans Pftizner <Palestrina> adlı operasıın Münih'deki ilk temsilinden sonra Richard Strauss'a rastladığında: < Unutma, der, bu eserim on yıllık yıpratıcı bir çabanın ürünüdür. > Pftizner uzaklaştığında mırıldanır Richard Strauss: < Bazı besteciler beste yapmanın zorluğunu bilirler de neden bu işi sürdürmeye çalışırlar anlaşılır şey değil....>
Donaueschingen Müzik Festivalinde Paul Hindemith'in bir yaylı çalgılar dörtlüsünü dinledikten sonra kaç günde yazdığını sorup <Üç günde ...> cevabını aldığında şöyle der Strauss: < Eh zaten bende öyle tahmin etmiştim...>
<Cavalleria Rusticana> bestecisi Pietro Mascagni bir Londra gezisinde kaldığı otelin penceresi önüne konmuş Laternada eserindeki ara müziğinin çok çabuk bir tempoyla tekrarlandığını duyunca aşağı iner, Laternacıya parçanın ok daha yavaş tempoyla çalınması gerektiğini söyler.Besteci ertesi gün ara müziğinin öğütlediği tempoyla çalındığını duyunca pencereye koşar, laterna üzerindeki levhada şu yazıyı okur: <Laternacı Peppino. Ünlü Mascagni'nin öğrencisi.>
Doksan iki yaşında ölen Viyanalı operet besteci Robert Stolz, gene operet bestecisi Ralph Benatzky için şöyle demişti: <Gerçekten yetenekli ve parlak bir müzikçi... Yalnız galiba biraz kötü eğitilmiş; düşünün; kendisini benimle kıyaslıyor...>
Geçen yüzyılın ünlü opera bestecisi Giacomo Meyerbeer evinde çalışırken kapısı önündeki laternadan Rossini'nin <Sevil Berberi> adlı operasına ait melodilerin yansıdığını duyar, pencereyi açıp seslenir laternacıya: <Alşu beş frankı, git Rossini'nin evi önünde benim operalarımdan bazı melodileri çal.> Laternacı boynunu bükerek yanıtlar bu isteği: <Olanaksız Sayın Üstad, çünkü kapınızın önünde çalmam için Üstad Rossini biraz önce bana on frank verdi bana.>
Büyük ozan Heinrich Heine çağının bestecisi Meyerbeer'i bir türlü sevememişti. Bir gün şöyle dediği söylenir: <Zavallı Meyerbeer öldükten sonra acaba ününe ve onuruna kim göz kulak olacak...> Büyük umutlarla Paris'e gelen genç Richard Wagner'e Meyerberr'in bazı tavsiye mektupları verdiğini duyduğunda da şöyle demişti. Heine: < Şu Wagner büyük olasılıkla yetenek sahibi bir müzikçi... Ancak bu konuda beni kuşkuya düşüren tek nokta Meyerbeer tarafından tanıtılmaya çalışılması.>
Fransız müsikçi Hector Berlioz'un da Meyerbeer'e yakınlık duymadığı şu sözünden anlaşılıyor: <Meyerbeer yetenek sahibi olma mutluluğuna ermiş. Fakat daha önemlisi; mutlu olmak için yetenekli olmuş.> | |
|